KENTİN İLK MİMARI
Konyaaltı Plajı yokuşu başında, Antalya Müzesi’nin batısından sağa giden bir cadde vardır. Bu cadde Antalya’nın ilk mimarı Tarık Akıltopu’nun adını taşır. Hemen hemen bütün Antalyalıların yakından tanıdığı, Antalya Sevdalısı Tarık Akıltopu, beş yıl önce 15 Şubat 2004 günü aramızdan ayrılmıştı. O, bütün Antalyalıların ‘Tarık Amcası’ idi. Aradan tam beş yıl geçti. Antalyalılar onun güzel sohbetlerinden yoksun kaldı. 5. Ölüm Yıldönümü’nde bir arkadaşı olarak, O’nun hayat hikayesini anlatarak bir kez daha hatırasını yad etmeyi kendime görev sayıyorum.
Tarık Akıltopu, 18 Mart 1918 yılında Antalya’da doğmuştur. Babası 1981 doğumlu Abdülhamit Bey aslen Erzurum’un Kemaliye kasabasındandır. Daha sonraları padişah tarafından Abdülhamit ismi yasaklandığı için, babası Hamdi ismi ile anılacaktır. Hamdi Bey, İstanbul’da tahsilini bitirdikten sonra, Yunanistan’ın önemli bir kenti olan Yanya’ya Duyun-u Umumiye Memuru olarak atanır ve orada Yanya’nın Koniça kasabasından İhsaniye Hanımla evlenir. Yunanistan’da iç karışıklar çıkıp Yunanistan Osmanlı Devleti’nin elinden çıkınca, Hamdi Bey Niğde’ye nakledilir. Sonraları Hamdi Bey 1915 yılında önce Antalya’nın Elmalı kasabasına, iki yıl sonra da 1917 yılında Antalya’ya Mal Müdürü olarak tayin olur. Ablası Leman Hanım Elmalı’da doğar.
1918’DE DOĞMUŞTU
Tarık Akıltopu ise, babası Antalya’ya tayin olduktan bir yıl sonra 18 Mart 1918’de Antalya’nın Kışla Mahallesi’nin Kemiklik semtinde dünyaya gelir. İlkokulu önce Kemiklik’teki Cemal Tugay İlkokulu’nda okuyan Akıltopu, ev değiştirmeleri nedeniyle sırayla Paşa Camisi arkasında 1925’lerde o zamanki ismi Mader-i Vatan, sonraki ismi İsmet Paşa olan okula devam etti. Ancak bu okul üçüncü sınıfa kadar olduğu için, ilkokulun devamını bugün Kaleiçi’nde Özel İdare’ye ait binada, o zamanlar adı Ambarlı olan, ilkokulda okudu. İlkokuldan sonraki orta ve lise öğrenimini bugünkü Antalya Lisesi’nde sürdüren Tarık Akıltopu, o zamanlar adı “Sanayi-i Nefise-i Hayriye” olan bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Mimarlık Bölümüne kayıt oldu. Rahatsızlığı nedeniyle öğrenimine birkaç yıl ara vermek zorunda kalan Akıltopu, 1949 yılında bu fakülteden mezun olarak, Antalya’ya dönüp Antalya’nın ilk mimarı olarak, Antalya’da ilk mimarlık bürosunu açtı.
MİMARLIK GÜNLERİ
Akıltopu, o ilk mimarlık günlerini şöyle anlatırdı: “Bir gün çarşıda yürürken eli bastonlu yaşlı bir adam karşımda durdu. Yüzüme bakarak ‘Sen Hamdi Efendinin oğlu değil misin?’ dedi. ‘Evet, amca’ dedim. ‘Sen görünmüyor, nerelerdin?’ diye sorunca ‘Amca, ben okuyordum’ diye cevap verdim. Adam ‘Ne okudun oğlum’ diye sordu. Ben de ‘Mimar oldum’ dedim, anlamadı ‘Ne demek o, mimar?’ dedi. Ben anlatmaya çalıştım, ‘Binaların, evlerin planlarını yapıyoruz’ Yüzüme bir daha baktı ‘Allah Allah, ben ev yaptıracak olsam iki usta bulur yaptırırım, sana ne lüzum var?’ deyip ve yürüdü.”
İşte, Tarık Akıltopu böyle bir ortamda Antalya’da mimarlığa başladı. Günler geçer, aylar geçer. O zamanlar bina inşaatı için plan zorunluluğu olmadığı için aylarca kapısını çalan olmaz.
Bu arada, Tarık Akıltopu’nun Erzurum’un Sarıkamış ilçesinde 1950-52 yılları arasında yapacağı yedek subaylık görevi gelip çatar. Sarıkamış’taki askerlik görevi sırasında birçok askeri binanın yapılmasında onun emeği vardır. Komutanları onun çalışmalarından o kadar memnun kalmışlardır ki, onu bir takdirname ile ödüllendirdikleri gibi, Antalya Valiliği’ne gönderdikleri 8 Kasım 1952 tarih ve 131305 sayılı yazıda, Tarık Akıltopu’nun askerlik görevi sırasında başarılı çalışmalarından konu edildikten sonra, “Böyle bir hemşeri yetiştiren şehriniz, bu arkadaşla iftihar edebilir.” sözlerine yer verilir.
1952 yılı sonunda Antalya’ya dönen Tarık Akıltopu, Antalya’da Mimarlık Bürosunu tekrar açar ve müşteri beklemeye başlar. Bu kez işler önceki gibi değildir. Belediyece inşaat için plan yapma zorunluluğu getirilince, Mimar Tarık Akıltopu Antalya’nın aranılır bir adamı olur. Gelen müşteriler "Sen plan yapıyormuşsun belediyeden istiyorlar ama bir şey duydum, sen abdeshaneyi (Tuvaleti) evin içine koyuyormuşsun, koku yapar benimkini bahçeye koy" deseler de, birçok müşterisi yaptığı planlarda değişiklik yapmak istese de, Tarık Bey’in artık keyfine diyecek yoktur. Çünkü artık Antalya’nın önemli ve aranılır bir adamı olmuştur. Antalya’da Cumhuriyet sonrası yapılan ilk binalarda hep onun imzası vardır. 1953 yılında Ajun Hanım ile evlenir. Bu evlilikten sırasıyla Haluk (1954), Selçuk (1956), Sema (1961) üç çocukları olur. Baldızı Olcay Hanım 1961 yılında evlenince de, CHP Genel başkanı Deniz Baykal ile bacanak olur.
İLK YAZLIK OBAYI O İNŞA ETMİŞTİ
Tarık Akıltopu, arkadaşlarının teşviki ile, siyasete atılır ve Belediye başkanı Hayret Şakrak zamanında 1955’ten 1960’a kadar Antalya Belediye Başkan yardımcılığı görevi yapar.
Akıltopu, bu görevi sırasında Konyaaltı Varyantı altında merkezi hükümetçe yapılması kararlaştırılan, Petrol Ofisi petrol depolarının hiç olmazsa Arapsuyu mevkiine yapılması için büyük emek harcar. O zamanki Antalya Orman Başmüdürü Mehmet Yalçıner’e Kıbrıs Akasyası ekilmesini için Konyaaltı’nda bir alan tahsis etmesi ile bugünkü (12 Eylül) Konyaaltı Koruluğu’nun ortaya çıkmasını sağlar.
Tarık Akıltopu, 1957 yılında Antalya Konyaaltı Plajı’nda Antalya Belediye Başkanı Hayret Şakrak tarafından yaptırılan 50 plaj evi’nin planlarını çizer ve inşaatın kontrolörlük görevini üstlenir.
Tarık Akıltopu, Atatürk Anıtı Yaptırma Derneği Başkanı Muharrem Önal ile birlikte görev alarak, Anıt Proje Yarışması’nda jüri olarak görev yaptı. Cumhuriyet Alanı’na 1964 yılının Aralık ayında dikilen ‘Ulusal Yükseliş Anıtı’nın projesine göre kaidesinin yapım işini üstlenen Tarık Akıltopu, Heykeltıraş Hüseyin Gezer’le birlikte çalıştı ve bu anıta çok emeği geçti.
15 Şubat 2004 günü 86 yaşında vefat eden Tarık Akıltopu, son on beş yıldır Antalya’ya olan bitmez tükenmez sevdasını yazdığı şiirler ile dile getiriyordu. Hayatını anlattığı “80 Senenin Antalya’sı ve Ben” ile “70’inden sonra Antalya’m” adlı iki şiir kitabı, Antalya araştırmacılarına rehberlik edecek niteliktedir.
TAM BİR ANTALYA SEYDALISIYDI
Tarık Akıltopu, Antalya’da yaşayan, Antalya’yı seven herkesi severdi. Her zaman çevresinde bir dost çemberi vardı. Akıltopu, insanları sevmesi, insanlara yol göstermesi ile Antalya’nın bir bilgesi, Antalya’nın simgesi, Antalya’nın “Tarık Babası” olmuştu. Herkes ile barışıktı. O, Antalya Gazetesi’ndeki köşesinde hemen hemen her gün yayınlanan şiirleri ile de Antalya’nın çözüm bekleyen konularına adeta rehberlik ederdi. Antalyalılar onu her gördüklerinde “N’olacak bu Antalya’nın hali?” diye takılmaktan kendilerini alamazlardı. İşte o zaman Tarık Amca’mız hiddetlenir, bir aslan edasıyla “Arkadaş, ben hiçbir kimsenin, Antalya’mı mahvetmesine izin vermem!” diye adeta kükrerdi. Antalya’yı da kimseyle paylaşmak istemezdi.
HATIRLAR MISIN?
Hatırlar mısın o günleri?
Yirmibeşli seneleri
Kuyudan su çektiğimiz
Taşlıkta yemek yediğimiz,
Deli Zühre'yi, Davulcu Beşi'yi,
Çalgıcı Kör Ali'yi
Hatırlar mısın?
Duvarlı bahçede
Uçurtma uçurmadın mı?
Pali Bahçesinde
Top koşturmadın mı?
Bak dostum
Sen Ene'yi, gari'yi, Abu'yu
Unuttun mu?
Antalya Türkçesi idi.
Hele sana agam diyenleri?
Arafa’nın faytonuna
Hiç binmedin mi?
Şarampol'daki Kanlıçay’da
Hiç çimmedin mi?
Dostum
Yoksa sen Antalyalı
Değil misin..?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder