10 Nisan 2015 Cuma

Antalya ve Zeytin

Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin” (Nazım) 





Milatta bir zeytin tanesi düşmüş olsa toprağa, bugün hala yaşıyor olacaktı. Evet. Ben mezarımın başında bir zeytin ağacı istiyorum. Hayat ağacı gibi her daim yeşil yapraklarıyla ve ne kadar kesilirse kesilsin yeniden doğan direnciyle bir zeytin ağacı. 
  
          Cennet bekçisi üç tohum verir, Hz. Adem’in oğluna. Adem öldüğünde ağzına konulacak ve öyle gömülecektir. İşte Akdeniz’in simgesi üç kutsal ağaç öyle çıkar peygamber toprağından: Biri selvi, biri sedir biri de zeytindir.
        Tufan sonrası karayı arayan Hz. Nuh, bir beyaz güvercin salar, toprağı bulsun diye. Ve güvercin, ağzında, yeni koparılmış bir zeytin dalıyla muştular karayı..
       Tanrıça Athena’nın insanlara sunduğu şey salt zeytin değil, yerleşik uygarlık ve barıştır. Akıl Tanrıçası bilge Athena’nın sembolü olmak da zeytin dalına nasiptir. Ve tanrıçanın, Atina kentine sahip olması da diktiği zeytin ağacındandır.
          “Sıvı altın” der zeytine Egeli Homeros.
          Hekimlerin atası Hipokrat, önerir en iyi ilaç zeytinyağıdır diye.
          Zeytinyağıyla ödüllendirilir olimpiyat şampiyonları.
          Zeytinyağı onurlandırır vücutlarımızı.
          Zeytin dalındandır en güzel taçlar.
          Ve her iftar, bir zeytin tanesiyle açılır Anadolu’da.
          Yani, kısacası dostlar, zeytin ağacı kesilmez, dikilir.

Antalyalı hemşerimiz Varsaklı Demetrios kızı Arete bir Demeter rahibesidir. Adının anlamı “erdem” olan Arete, zeytinyağı üretim köyü olan Lyrboton Kome’ye, kıymetli ürünün korunması amacıyla İ.S. 1. yüzyılda iki katlı bir kule armağan etmiştir. Daha sonra torunu Timotheos da ninesinden kalan kuleyi tekrar onarmıştır.
Arete’nin kızı olan Kille’nin oğlu Mouas, İS 2. yy’dan bugüne kalıcı bir ders verir: “İmparator Hadrian’a ve Lyrbosluların (Varsak) Apollonuna adadığı, 600 adet kültürlenmiş zeytin ağacını, Üç Zeytin ve Kallikades Armada’daki zeytinlikleri ömür boyu annesi Kille’ye devreder. Vakıf Zeytinliğini, Annesi öldüğünde komorkhos (muhtar) yaşatacaktır. Ve her yıl 9. ayın 3. gününde Apollon adına kurbanlar kesilip şenlikler düzenlenecek ve köy halkı gereğince ağırlanacaktır. Buzeytinlikler, satılamaz veya elden çıkarılamaz gelirleri Vakıf dışında başka bir amaçla kullanılamaz. Aksini yapan, Perge Artemisi’ne 1000 Dinar ceza ödeyecektir. Ve bu hususlar her daim aynen korunacaktır”.
İyi olduğu kadar şaşırtıcı bir sonuç olarak Varsak tepeleri hala zeytinliktir. Antik çağın ünlü zeytinyağı üretim köyü Lyrboton Kome (Elaibaris=zeytin çiftliği) bugün, bin yıl önce terkedilmiş bir fabrika gibi atıl durmaktadır. Onlarca zeytinyağı üretim birimi bugün sadece kalıntıdan ibarettir. Arkalarındaki zeytinlikler ise şimdilik inadına yaşamaktadır. Taki, akıl almaz bir hızla büyüyen Antalya şehri oraları işgal edene dek. Dilerim, Varsak-Lyrboton Kome antik çiftliği ile ilgili yılardır usanmadan önerdiğim yeniden canlandırma projesi de bir akıllı yönetici tarafından artık hayata geçirilir. Ve Mouas’ın önerdiği gibi her güz, hasat mevsiminde Apollon şenlikleriyle de kutlarız. Mesela 1864. Varsak Apollon Şenlikleri adıyla: Hiç ara vermemiş gibi.
Kadim zenginliğidir Antalya’nın: İlaçtır, yemektir, sağlıktır, şandır, barıştır ve bir kültürdür zeytin, umutlarımızda yeniden filizlenen.

Şimdilerde bir zeytin projesi olarak biçimlenen Vakıf Zeytinliği, yanından her geçişimde ve gökten çekilmiş resmine her bakışımda, Antalya doğasının kurtarılmış son parçası gibi gelir. Beton dikitler ortasında kocaman bir yeşillik. En uzun ömürlü ağaçlar ormanı. Dallarından en yararlı meyvelerin sarktığı zeytin ağaçları. Antalya’nın orta yerinde, 2,5 milyon metrekareden büyük alanıyla bir nevi Central Park Antalya gibi. Tek farkı, şimdilik insansız ve bir başına ağaçlardan ibaret olması. Belki de en büyük şansı da bu. Çünkü biz bazen, zeytine layık insan olmaktan, doğamızı korumaktan çok uzağız. Neyseki, Vakıf Zeytinliği emin ellerde. Antalya Ticaret Borsası’nın Zeytin Park Projesi, Sevgili Ali Bey’in idealindeki gibi gerçekleştiğinde, en çok da 20 bin ağaçla başkaldıran zeytinliğe yarayacak. Ve en çok da tekrar dirilmeye çalışan zeytine, zeytinciliğe yarayacak. Antik çağlarda Likya ve Pamfilya’nın en büyük dış satımı olan ve de hayatın her alanında kullanılan kayıp zeytinimiz yeni baştan dirilecek.  Sosyal ve eğitsel rekreatif bir doğa alanı ve uluslararası bir Antalya zeytinyağı markası kazanmak da cabası.
Kişi başına düşen yıllık zeytinyağı tüketimi,
 IOC üyesi ülkelerde 14 lt., Yunanistan’da 19,5 lt., Antik Ege’de  55,5 lt.’dir. Türkiye’de ise sadece 2 lt.’dir. Zeytin Park ve tetikleyeceği başkalarıyla ve yeniden uyandıracağı zeytin kültürüyle belki bu ayıp da kapanacaktır.

Zeytin uygarlığı için yeni bir yol aramayın. Ege ve Akdeniz’in binlerce yıllık zeytin üretim ve kullanım öyküsü size yol gösterecektir. O da yol gösteremezse, nasıl olsa getireceği büyük kazanç herkesi zeytin ilgilisi yapmaya yetecektir.
Evet, ben mezarımın başına bir zeytin ağacı istiyorum. Su falan da istemez hani. Yeşil yeşil doğsun meyveleri ve sonra dönsün kömür rengine ve de düşsün toprağıma binlerce yıl. Barış dolu yapraklarının gölgesinde yatayım. Barışı ve zeytin ağacını unutmuş, zeytin ormanı yerine termik santrali tercih eden dünyaya inat.


KAYNAK,  Prof.Dr. Nevzat Çevik 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder