10 Nisan 2015 Cuma

Antalya Değirmenleri



TAŞ EL SU DEĞİRMENLERİ





İnsanoğlunun toprağa bağlandığı ve ilk ziraat faaliyetlerinin başladığı Neolitik (Cilalıtaş) Çağ ile birlikte değirmenin ilkel tipleri görülür. İki yassı taş arasında ezilen tahıl taneciklerinden un elde edilmesini başaran insan zekası, bu işlemi geliştirerek ilk el değirmenini ortaya çıkarmıştır.


El değirmenleri iki yassı yuvarlak taştan meydana gelmiştir. Ortadaki deliklerden geçen ahşap mil ve üsteki diske takılan bir kol ile kolayca dönmesi sağlanmıştır. Zamanla daha büyük un ihtiyacını karşılamak için değirmenlerin boyut ve tipleri de değişti. Küçük ev tipi değirmenlerden, insan ya da hayvan gücüyle çalışan değirmenler yanında, akarsu bulunan yerlerde su gücü ile çalışan değirmenler büyük önem kazandı.



Ancak bunlar akarsu kaynaklarının bulunduğu bölgelerle sınırlıydı.Eskiden Antalya’nın hemen her sokağından, suyu Düden Çayı’ndan gelen arıklar geçerdi. Arıkların suları ile sebze ve meyve bahçeleri sulanır, değirmenler döndürülürdü.Değirmenönü Caddesi üzerinde 1970’li yıllara kadar çok sayıda küçüklü büyüklü un değirmeni vardı. O yıllarda evlerin kilerlerinde saklanan en önemli kışlık erzak undu. Antalyalılar unu çuvallarla bu un değirmenlerinden alırlardı. Bu değirmenlerin sahiplerine ‘Kara Değirmenci’ denirdi.Müslüman halk, değirmen taşında biriken un kalıntılarını “hak geçmesi” olarak değerlendirip günah saydığı için, Antalya’daki bütün değirmenleri Rumlar işletirlerdi. Rum değirmenciler Antalya’dan ayrılınca bazı Antalyalılar, 1922 yılından sonra bu işi mecburen yapmaya başladılar.


Değirmenönü Değirmenleri

Antalya’da Hadrianus Kapısı’nın (Üçkapılar) tam karşısında Karakaş Camisi yanından doğuya doğru, Recep Peker Caddesi uzanır. Caddenin halk tarafından bilinen adı ‘Değirmenönü’dür. Değirmenönü Caddesi’nin Burhanettin Onat Caddesi ile kesiştiği yerden, karşıya geçip birkaç metre kadar ilerledikten sonra “Kara Değirmenler” veya “Yer Değirmenleri” olarak bilinen Antalya’nın eski değirmenler bölgesine ulaşılır.

Eskiden burada on metre kadar yükseklikten, değirmenlere Düden Çayı’ndan su getiren Yediarıklar kolu olan bir çay akardı. Burhanettin Onat Caddesi’nin Değirmenönü Caddesi ile kesiştiği yerden Meydan mevkiine giden yokuş başına kadar olan değirmenleri sıralarsak, eskiden yalnız bu dar alanda altı su değirmeni vardı.



1. Değirmen: Burhanettin Onat Caddesi’nin hemen kenarında mülkü Vakıflara ait Hüseyin Ak tarafından işletilen iki taşlı bir değirmen vardı. Antalya bölgesinde yetişen pirinçlerin kabuklarının ayıklandığı ve iki katlı ahşaptan bir yapıya sahip olan bu değirmenin üst katında, değirmen işçileri kalırdı.


2. Değirmen : Hemen onun yanında yine Hüseyin Ak’a ait iki taşlı un ve tahin değirmeni vardı. Bu değirmen 1952 yılında Ak Hüseyin tarafından yıktırıldı ve yerine bir Alman firmasına yaptırılan modern un fabrikası 1957 yılında işletmeye açıldı. Ak Hüseyin’in Un Fabrikası’nda un üretimi yanında, su gücüyle elektrik de üretilirdi.


3. Değirmen : Un fabrikasından sonra gelen üçüncü değirmen, Ahmet Düdener’e aitti. Ahmet Düdener ölünce, oğlu Dr. Hayati Düdener doktorluğu bırakarak işin başına geçmiş; ancak başarılı olamayınca, değirmenin işletmesini eniştesi Gerişli Mehmet Ağa’nın oğlu Hüseyin’e ve kardeşleri Hasan ile Tevfik Şanlı kardeşlere bırakmıştı.

4. Değirmen : Ahmet Düdener’e ait değirmenin yanında yer alan üç taşlı dördüncü değirmen, bir zamanlar Antalya’nın ünlü işadamlarından Şükrü Başargan’a aitti. Muratpaşa Belediyesi tarafından restore edilerek koruma altına alınan dördüncü sıradaki değirmendir. "Marque de Fabrique..." yazılı logodan, restore edilen değirmenin teknik aksamının bir Fransız firması tarafından kurulduğu anlaşılmaktadır.
5. Değirmen : Onun hemen yanındaki beşinci su değirmeni yine Hüseyin Ak’a aitti. Köylüler tarafından kullanılmış ve 1970’lerde yıkılmıştır.
6. Değirmen : Değirmenönü Caddesi üzerinde en sonda yer alan altıncı değirmenin, Orhan Kilit’in anlattığına göre şöyle bir de hikayesi de vardır: 1922 yılı Ekim ayında Antalya’yı terk etmek zorunda kalan mülk sahibi Değirmenci Grigor Efendi, bir gün tekrar Antalya’ya dönme ümidi ile bu değirmeni Orhan Kilit’in dedesi Hacı Musa Kiremitçioğlu’na emanet eder. Hacı Musa’nın oğlu İbrahim Kiremitçioğlu, Mehmet Çapacı, Murat ve İbrahim Yerebakan kardeşler değirmeni sırayla çalıştırıp, kazandıkları parayı Yunanistan’daki değirmenin sahibi eski Antalyalı Rum Grigor Efendi’ye düzenli olarak gönderirler. Yunanistan’a göç eden Rumların tekrar Antalya’ya dönemeyecekleri belli olunca, ortaklar hisselerini devreder ve Mehmet Çapacı değirmenin tek sahibi olur. Mehmet Çapacı’nın ölümünden sonra değirmeni oğlu, İsmail Çapacı ve onun eniştesi Mazlum Ataman işletirler.Bu değirmenlerden Muratpaşa Belediyesi tarafından restore edilerek koruma altına alınan üç taşlı değirmen dışında, hiç birinin kalıntısı bile kalmamıştır. Yerlerinde sadece izleri vardır.
Antalya’nın Diğer Kara Değirmenleri

Sinan Camisi Değirmeni : Değirmenönü Caddesi üzerinde İstiklal İlköğretim Okulu karşısında yer alan değirmen iki taşlı idi.

Üçkapılar Değirmeni : Hadrianus Kapısı’nın solunda Roma Kulesi’nin altında, eski Üçkapılar Kahvesinin yerinde bulunan su gücü ile çalışan değirmen, Giritli Remzi Büyüközer’e aitti.
Üçkapılar Bulgur Değirmeni : Atatürk Caddesi, Üçkapılar karşısında bugün Akdeniz Eczanesi’nin bulunduğu yerde, su gücü ile çalışan bir bulgur değirmeni vardı. Bu kara değirmenini Sami Ergül çalıştırırdı.
Bulgur Değirmeni : Doğu Garajı’nda Sağlık Ocağı’nın bulunduğu yerde 1960’lı yılların başına kadar eskiden halk tarafından “Bulgur Değirmeni” denilen ve su gücüyle çalışan bir değirmen vardı. Yediarıklar’dan buraya gelen su, bugünkü Merkez Bankası’nın yanından karşı yöne geçer; oradan da yoldan 2,5 metre kadar yukarıdan akan bir Damlalık (yerden yukarıda su yolu) ile Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan Pazar Hamamı’na ulaşırdı.

Bu değirmen iki katlı ve dört taşlı oldukça büyük bir değirmendi. Üst katında işçilerin kaldığı bu değirmenin taşlarından ikisi un, biri bulgur, diğeri de Değirmenönü Caddesi üzerinde, İstiklal İlköğretim Okulu karşısında bulunan iki tabakhanede derilerin tabaklanması için gerekli olan palamut ve inşaat harcına karıştırılan kiremit parçacıkları öğütürdü. Horasan, çimentonun yerini tuttuğundan kireç ve kum ile karıştırılıp ev yapımında kullanılırdı.


Antalya’nın falezlerinden akan Düden sularının gücü ile çalışan deniz kıyısındaki değirmenlere ise “Yalı Değirmeni” denirdi. Deniz kenarında yer alan bu değirmenler, I. Dünya Savaşı sırasında Fransız savaş gemisi Alexandra tarafından bombalanmıştır.


Kara Değirmenleri Nasıl Çalışır ?

Eskiden bu değirmenlere sadece Antalya ve yakın köylerinden değil, Aksu, Serik gibi uzak yerleşimlerden bile eşeklerle un öğütmeye gelirlerdi. Oralarda değirmen yoktu.
Eskiden değirmenciler para karşılığı değil de; bir ölçek buğdaya, yarım kilo buğday gibi hak alırlardı. Duvarları taş örgülü, büyük bir oda şeklindeki değirmenin tabanına büyük ağaçlar atılır, üzerine taban çakılırdı.
Değirmen taşı yaklaşık bir metre çapında, 25-30 cm kalınlığında silindir bir taştır. Bu yuvarlak silindir taşları, taş ustaları tarafından üçgen şeklinde işlenmiş taşlardan oluşurdu. Korkuteli’den develerle getirilen ve bir silindirin parçaları olan bu üçgen şeklindeki işlenmiş taşlar, getirildikten sonra etrafı demir kelepçe ile sıkılarak, daire şeklindeki değirmen taşı böylece oluşturulurdu.
Taş dilimlerinin arasına oynamasını önlemek için ağaç çivi çakılırdı. Değirmenin su akan tarafına yerleştirilen iki değirmen taşının alttaki sabitti. Üsttekinin de akan suyun gücüyle dönmesi sağlanırdı.
Üstteki taşa sabitlenen ahşap milin alt tarafındaki uç kısmı tunç olur ve bu uç, donuzluk denilen alt kısımdaki tunç oyuğa yerleşerek milin dönmesi sağlanırdı. Bu mil aynı zamanda 1.20 m’lik çarkın merkezi idi.
Bu çarkta yaklaşık 50 tane kaşık olurdu. Sandal küreğine benzeyen suyun dışarıya atılmasını önleyen bu kaşıklar, kavak ağacından yapılır ve aralarına ağaç çakılırdı. Düden suyu kireçli olduğu için tortu bırakarak çarkı ağırlaştırırdı. Bu nedenle, bu kaşıklar kavak ağacı gibi hafif ağaçtan yapılırdı. Çarkı döndüren su, değirmenin 10 metre kadar yukarısındaki çaydan, sacdan yapılmış borularla değirmene akıtılırdı.


KAYNAK :

Hüseyin ÇİMRİN
Sivil Kent Tarihçisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder